İkigai – Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam Sırrı
Her şey paylaşınca güzel
Merhabalar! ilk önce size bir özür borçluyum biliyorum. Uzun zamandır bir şey yazmıyordum. Nedeni de sınav haftası…
3 saatik uykuyla sınava girmeler mi desem bilgisayara bakmaktan artık gözlerinin ağrıması vb. Neyse önemli olan şimdiki kitap incelemem. Bugünkü kitabımız “Kayıp Gül” Uzun zamandır bunun hakkında yazmayı düşünüyordum ve en sonunda fırsat bulabildim. Kitabımızın ana hatları ile başlayalım
.
Tür: Roman
Sayfa Sayısı: 205
Yazarı: Serdar Özkan
Yayınevi: Timaş
.
Eveet… Geldik kitabımızın konusuna. Bizim Diana adında bir kızımız var. Bunun annesi büyük bir otel zincirinin sahibi ve kızın adı artık resmen markalaşmış durumda. Bir gün Diana’nın annesi vefat eder. Fakat ölmeden önce ona bir vasiyet bırakmıştır. Vasiyette Diana’nın güllerle konuşabilen bir ikizi olduğu yazıyordur. E tabi bizim Diana şok oluyor bu işe. Ama asıl nokta şudur ki annesi ondan ikizini bulmasını istemektedir fakat bunun gerçekleşmesi için Diana’nın San Francisco’dan İstanbul’a güllerin ve düşlerin dünyasına uzanan gizemli bir yolculuk geçirmesi gerekir. Peki ya Diana ne yapacak, çatlak ve güllerle konuştuğunu iddia eden bir kız için hayatını mahvetmenin anlamsız olduğunu düşünüp başarılı bir avukat mı olacak yoksa bu büyülü yolculuğa çıkacak mı? Başka bir sitenin yorumunu da koymak isterim ki sadece bir kaynağa bağlı kalmayın
.
.
“Serdar Özkan’ın Kayıp Gül adlı romanı yurtdışı ve yurtiçinde birçok başarı kazanmış, daha çok fabl tarzına yakın, şaşırtıcı bir sona sahip, klasikleşmiş eserlerle kıyaslanmış olan, günümüzün önemli eserlerindendir. Kırkı aşkın dile çevrildiğini ve Kanada, Çin, Japonya, Güney Kore, İtalya gibi çeşitli ülkelerde en çok satanlar listesine girdiğini söylersek, yazarın ilk romanı olmasına rağmen ne kadar çok yankı oluşturduğunu anlayabiliriz. Kayıp Gül yabancı medyada “Türklerin Küçük Prensi” olarak yer bulmuştur.
Kitap, zenginliğinden dolayısıyla okulda popülerleşmiş ve kendini bir marka gibi görerek, farkında olmadan asıl kişiliğinden uzaklaşmış olan Diana’nın, annesinin ölümünün ardından annesinin ona bıraktığı mektubu okumasıyla gelişen olayları ele alır. Diana babasının kendisi küçükken öldüğünü sandığı için babasının boşluğunu annesiyle doldurmuştur. Bu yüzden annesinin ölümüyle yıkılmış, aylarca toparlanamamıştır. Ancak kendine gelememesinin tek sebebi annesinin ölümü de değildir. Annesinin ölümünden sonra okuması adına bıraktığı mektupta, babasının aslında ölmediğini ve Diana’nın hiç bilmediği ikizi Mary’de yanında alıp götürdüğünü öğrenir. Mektuba göre, Mary yıllar sonra annelerine ulaşmış ve ona tam dört mektup göndererek, yanına gelmek istediğini belirtmiştir. Mary bu mektuplarda güllerle konuştuğuna değinmiştir. Bu da Diana’nın, Mary’in deli olduğunu düşünmesine neden olmuştur. Diğer bir yandan Mary, son mektubunda tuhaf Topkapı sarayının yakınlarında, küçük bir oteli olan Zeynep hanımı bulmaya gittiğini yazarak, annesinin endişelenmesine neden olmuştur. Şimdi annesi Diana’dan, kayıp ikizini bulmasını istiyordur.”
.
.
Ben şahsen bu kitabı okuyarak yeni bir dünyaya açıldım ve zaman zaman düşündürecek, zaman zaman ağlatacak, zaman zaman ise gerçeklik algınızı sorgulatacak bu kitabı çok sevdim. Bir insan nasıl hayalleri ve umutlarını, tüm öz kişiliğini elalemin görüşü için satar? Bir gül nasıl sadece dışarıya güzel gözükmek için tüm öz kokusunu kaybeder? Biz insanlar olarak hayallerimizi ne ara başkalarının idealleri uğruna bir kenara attık? Nasıl öz kokumuzu kaybedip silikleştiğimizi biri bana açıklasın! Ne ara o küçük masum çocuğu sırf başkaları için diri diri toprağa gömdünüz! Ahirette hesap sorulmayacak mı niye içindeki o küçük çocuğu diri diri toprağa gömdün diye? Aslında herkesin hatası olmadığı biri gibi görünmeye çalışmak. Abicim 5 yaşındayken sen neysen yine osun. Yüzüne ve ruhuna makyaj yapıp başkalarının istediği gibi görünmene gerek yok. Neyse en iyisi yazımı kitaptaki bomba bir cümleyle bitirip size veda edeyim.
İlgili Makale
Gerçekten harika bir kitap, bir kitap okunurken hiç ağlanır mı ben ağladım, okumayanlara tavsiye ediyorum. belkide benzer bir hikayeye sahip olduğumdandır, yaşım 36 ve hala unutmadım, güzel kızkardeşimi hayali göz önümde hep, 26 sene önce ikiz kardeşim Meliha’yı trafik kazasında kaybettik. O’nun gülü hep kalbimizde.
Başınız sağolsun… Ama üzülmeyin o bu hayal olan 3 günlük dünyadan sonsuz olan gerçekliğe uyandı… Romandaki Mary gibi sen de kalbindeki o gülle konuşmayı öğrenirsen o asla senin yanından ayrılmaz ki. O sen, sen o olursun. Madem o kalbinde, kalbini ona dar etme ve hep güzel mutluluklarla, güzel çiçeklerle doldur onun evini
Kendiniz kalın, güzel kalın…
Tüm iyi dileklerin için teşekkür ederim tatlım. sanki senin dilinden beni teselli eden o, geçen bir güvercinin bakışında gördüm onu bugünse bu yazılarda, dediğin gibi güzel yürek konuşmayı ve bakmayı öğrenince o hiç yanımdan ayrılmıyor. iyi ki varsın, ara ara gelir bu sayfanı ziyaret ederim, teşekkürler mutlulukla dolduracağım onun için kalbimi. şimdi çok daha iyiyim